Kovid 19 Pandemisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kovid 19 Pandemisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Haziran 2021 Cuma

Pandemi yokuşunun sonu

Pandemiyi dev bir yokuşa benzetiyorum. Neden mi?

 

Hayatımız doğal akışında ilerlerken ayağımıza takılan taşlar, yolda karşımıza çıkan küçük engeller olurdu, bazen de düşerdik. Hayat devam ettiği sürece de düşe kalka ilerlemeye çalışırdık.

11 Mart 2020'den bu yana neredeyse 1,5 yıldır hayat donma noktasına geldi. Kendimizi dev bir yokuşun başında bulduk.  Öyle dev bir yokuş ki zamanı durduran, tüm pozitif ilerlemeleri yavaşlatan, sabrı zorlayan ve insanı bir hayli yoran bir yokuş.

Şu ana kadar 50 bine yakın insanımızı kaybettik. Dünya genelinde ise 4 milyona yakın kişi Covid- 19'dan hayatını kaybetti. Bu süreçte üniversite kampüsleri boş kaldı, okul çocukları eve kapandı, esnaf iflasın eşiğine geldi, toplum eğlencesini yitirdi. Tiyatro salonları, sinemalar, konserler seyircisiz kaldı. Kısıtlama günlerinde büyük kitleler ev hapsine maruz kaldı.

Evden çalışanlar bulaş ortamlarından uzak oldukları için şanslı gibi görünseler de özel hayatla iş yaşamının iç içe geçmesi ev yükünü arttırdı. Bir yandan bitmeyen bulaşıklar, pişmesi gereken yemekler, temizlenmesi gereken ev ortamı diğer yandan işe yetişme, işi tamamlama hızı derken evler zamanla yarış pistine dönüştü. Hele evde online eğitim gören okul çocuğunuz varsa bir diğer işiniz de "ev/ebeveyn öğretmenliği" oldu.  Çocuğun bütün derslerini, ödevlerini takip etme, motive etme, derse oturtma, teknik aksaklıları giderme, eksiklerini saptama, geride kalmaması için mesai harcama sorumlu ebeveynlerin en büyük görevlerinden biriydi.

Bu süreçte en büyük sınavı devletler verdi. Sosyal devlet anlayışının önemi bizzat yaşanarak görüldü. Güçlü ekonomiler halkın yanında durarak bu zor günlerde ekonomik kayıpların yansımalarını hafifletebildiler. Ne yazık ki Türkiye şeffaf olmayan zayıflatılmış kamu ekonomisi ile puan kaybetti. İntiharlar, iflaslar, boşanmalar gözle görülür şekilde arttı.

Çoğumuz soluk almak, iletişimde olmak, hayatı kaçırmamak adına sosyal medyaya daha fazla vakit ayırmaya çalıştık. Pek çok kişiyi tanıdık. Parlayan isimler olduğu kadar puan kaybedenler de oldu. Ve yepyeni dijital platformlarla birlikte farklı alışkanlıklar edindik. İktidarın sopasına dönüşen ana akım medya popülerliğini önemli ölçüde kaybetti. Tencereler boşken %7 büyüdük masalları bu zor günlerde içi kan ağlayan kitlelere hiç de inandırıcı gelmedi.

Diğer yandan oturup düşünmek, hayatımızı sorgulamak, yapamadıklarımıza kafa yormak için yeterince vaktimiz oldu. Hobilerine vakit ayıranlar, yazlığı kışlığa çevirenler, dağ başında kulübe hayalini gerçekleştirenler, karavanı daimi eve çevirenler sayıcı hiç de az değil.

Olumsuz etkilerini bir kenara bırakırsak pandemi günleri yazınsal anlamda bana çok olumlu yansıdı. Yakın bir zaman önce bir blog açtım. Arada sırada da olsa kendim için birşeyler yazabilmek güzel bir duygu. Zaten hayatımın çoğu  medyada yazı işleriyle geçti. Şimdilerde ise Covid’in dönüştürdüğü 10 değişim alanı ile ilgili bir kitap yazıyorum. 

Prof Uğur Şahin'in 20 Mayıs 2021 tarihinde Bilim Kurulu toplantısına canlı bağlanarak Eylül 2021'e kadar 120 milyon doz aşı sözü vermesi yokuşun sonunu gösteren önemli bir tarih oldu. Aşıda yaş skalası 40'a kadar düştü. Ümidimiz Eylül ayına kadar 20 yaş üstünün aşılanması ve önemli bir mutasyona uğramadan bu virüsün bir an önce hayatımızdan çıkması. Önümüzdeki sonbaharın virüsün gidişatını ve sonunu göstermesi açısından önemli bir tarih olacağını düşünüyorum.

Prof Şengül Hablemioğlu'nun geçenlerde paylaştığı bir araştırma Covid sonrası normal günlere geçişin o kadar da kolay olmayacağını gösteriyor. Amerikan Psikoloji Derneği tarafından yapılan bir araştırma sonucuna göre yetişkinlerin % 49'u pandemi sona erdiğinde yüz yüze etkileşimlere geri dönmekten rahatsızlık duyacaklarını belirtmiş. Aşı olanlarda bu oranın  % 48 olduğu saptanmış."Mağara sendromu" adı verilen durum iki şekilde görülüyormuş. Birincisi geçen yıl “yeni normal” dediğimiz duruma alışmış olanlar. Bu yeni yaşam biçimiyle birlikte gelen olumlu değişiklikler nedeniyle kamusal yaşama yeniden katılmakta istekli değillermiş. İkincisi ise aşıya rağmen hastalığa yakalanma korkusu taşıyanlar.

Pandemi bitse bile 10 farklı alanda hayatımıza kalıcı etkiler bırakacağına inanıyorum. Şu anda üzerinde çalıştığım kitap  tam da bu konu üzerine. Bu yazı verimli geçirmek niyetindeyim.

En zor zamanlarda bile güneşimiz eksik olmasın. Ne demiş Tales: "Her şeyin yok olduğu anda bile, ümit vardır." 

Gülten MERT


12 Mayıs 2021 Çarşamba

Kim ölsün, kim ölmesin!!!

Gıdım gıdım gelen aşının kime yapılacağı anlık kararlarla veriliyor. Bir bakıyorsun 40 yaş üstü avukatlar aşılanıyor, bir bakıyorsun turizmciler aşılanıyor, bir bakıyorsun futbolcular aşılanıyor, bir bakıyorsun sağlık çalışanlarının eşleri aşılanıyor.... 

Pandeminin kahramanları "Sağlıkçılarımızın" aşılanmasını gönül rahatlığıyla istedik. Ayrıca büyük kamu görevi yürüten öğretmenlerimizin de aşıda önceliklenmesini  de destekledik. Ama şimdi işin rengi değişmeye başladı. Liste keyfiyete bağlandı. 

Sabah kalkıyoruz, her gün bir aşı grubu peydahlanıyor.

Sıradan biriyseniz ve hiçbir kurumla bağınız yoksa canınızı korumaktan başka şansınız kalmıyor. 

Virüsün kimi nasıl etkileyeceği belli değilken, yaşam hakkı anayasa madde 17'de herkes için eşitken, aşı keyfiyen her gün farklı gruplara öncelikleniyor.

Virüs pazarda, kuaförde, fabrikada, markette, sokakta, okulda, bakkalda, manavda, ofiste, evde yok mu? Yarın sabah uyanacağız ve diyecekler ki "Gelen aşılar gümrük memurlarına yapılacak ya da hal çalışanlarına yapılacak" Yarın ne duyacağımız belli değil. Can herkesin canı. Ateş düştüğü yeri yakıyor.

Sağlık çalışanları aşılanırken Eczacılar aşılanmadı. 212'li gazeteciler aşılanırken 212'sizler aşılanmadı. Avukatlar aşılanırken Uzlaştırmacılar aşılanmadı. Ölümcül bir pandemide bir grup ya da zümreye ayrıcalık tanırsanız telafisi olmayan haksızlıklara yol açarsınız. 

Öncelikleme yaşa ve kronik rahatsızlığa göre olmalıydı. Mesleklere göre keyfiyen yapılan her seçim insan hakların aykırıdır. Aşısı bulunan bir hastalıktan ölümlerin artık bir sorumlusu vardır. Bu keyfiyet birgün bunun hesabını vermelidir.

GÜLTEN MERT

11 Nisan 2021 Pazar

Pandeminin tutsakları: Çocuklar ve yaşlılar

Covid 19 pandemisi bir yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Nisan 2021'e geldiğimiz şu günlerde aşı tedarikindeki sıkıntılar süreci zorlayıcı bir hale soktu.

Vaka sayıları 50 bini aşmış durumda. Hafta içi çocukların ve yaşlıların sokak kısıtlaması dışında  hemen hemen herşey serbest. Restoranlar açık, toplu ulaşım araçları hınca hınç dolu, iş yerleri açık, kademeli mesaiyi kaldırdık.

İş hafta sonuna gelince durum ev hapsine dönüşüyor. Fakat bu durumdan en çok etkilenen kitle yine çocuklar ve yaşlılar. Zaten hafta içi birkaç saat dışarı çıkabilen yaşlı ve çocuklar için  hafta sonu kısıtlaması hiç de kolay değil. Güneşe, D vitaminine, harekete, oksijene en çok çocuklarımızın ve yaşlılarımızın ihtiyacı var. En azından hafta sonları onlar için belirli serbestlikler sağlanabilirdi. Tüm esnekliklerin ve ekonomik hareketliliğin faturası yine onlara kesiliyor. Hafta sonu kısıtlamasında da parkların kapılarına kilit vurulmuş durumda. Tam 1 yıldır yaşlılarımızı ve çocuklarımızı eve kapatarak pandemiyi dizginlemeye çalışıyoruz. Fakat süreç uzadıkça durum iyice dramatik bir hal almaya başladı. 

Temennimiz ülkemizin ve dünyanın bir an evvel bu pandemiden kurtulması.

Gülten MERT